Değerli Arkadaşlar,
Yine şehir efsanelerine dalmış gidiyorsunuz.
Bazı deneyimlerimden bahsedeceğim:
Alman ve diğer kuzey Avrupa ülkelerinin ana özelliği:
Kasaları kesinlikle kabin içini koruma amaçlı dizayn edilir ve adeta dış ortama karşı "beton" bir duvarla korunursunuz.
Uzak doğu ve ABD li araba üreticileri açısından:
Genellikle "siz" ve kötü bir kaza sonucu "yaralanma riski yüksek yaya" ön plana konulur ve arabanın çoğu yeri darbe emici ve özel katlanıcı malzemeler ile donatılır. Bu hem bir "hümanist" araç yapmak, hem de tok bir malzemeyi dış aksamlarda kullanmayıp, olabildiğince maliyet avantajı sağlamaktan ileri gelir.
Kabin içinin sürekli olarak korunacak şekilde dizayn edilmesi ve üstüne üstlük dış cephenin de o denli güçlü kılınması "opel" tercihlerinde başı çeken nedenlerdendir. Opel ne kadar GM' e ait olsa (ABD menşeli olması açısından) da üretim standartlarında Alman anlayışı geçerlidir. Halen en güçlü karoser ve 4 tarafı kesintisiz çelik barla kaplı arabalar GM grubu, Mercedes, BMW ve Audilerdir. Kendi içlerinde a. Mercedes b. Audi c. BMW d. Opel olarak sıralanmaktadırlar. Bu özelliği "opel" alımında ilk dikkat çekenlerdendir.
En az arıza çıkaran ve parçaları da (2000 ve sonrası araçlar için) diğer 2 almana göre uygun olan araçlar bence Toyota değil; kesinlikle Mercedes lerdir. Kronik bir arıza neredeyse asla çıkarmazlar. A160 dan B190 a uzayan seri bile 2000 yılından beri kusursuzdur.
Ancak, özellikle kompakt ve ivmelenmesi yüksek sınıf içinde Toyota Supra, Honda S2000 veya eski CRX ler veya diğer uzak doğu "harika çocuk" arabalar kiloda oldukça hafif, iç malzeme kullanımında basite kaçmış, mükemmel bir motora ve motor düzeneğine sahip araçlardır. Kilonun bu denli hafif olması ise sizinde bildiğiniz gibi fibere yakın bir kasa anlayışı ve abilerinden edindikleri "iyi motor yap, sözde "yayayı koru" anlayışından ileri gelen çarpışmada hemen katlan, ve "içine (iç işçiliği) önem verme, zaten adama iyi motor sattık" anlayışından ileri gelmektdir. Zaten dış malzemenin kendini bir kaza sonucu yiyip bititmesine karşılık 80 adet airbag araç kabinine entegre edilmiştir.
Uzak doğuda üretilen Subaru WRX ler ve Subaru'nun 2000 cc ve üzeri her aracı gerçekten "hem çelik barlı kabinleri" , hem de şasinin oldukça sağlam tutulması açısından (iç sadelik hariç) Alman ve İtalyan grubuna kafa tutabilecek niteliktedir.
Opel grubunun tercih sebepleri:
a. sağlamlık (en az bir vw kadar sağlamdır)
b. İyi yol tutuş (Yolda gezinmezsiniz)
c. Fiyat (dikkat ederseniz çok daha fazla özelliği içinde barındırmaktadır)
d. Yedek parça bulunabilirliliği (Ben arabaya "araba" demem onun "parçalarını" bulamadıkça!!!)
Dezavantajları:
a. Özellikle 70.000 km den sonra uzak doğu arabaları gibi motor düzeneği açısından ASLA sağlam olmaması
b. EGR sorununun şu anda yaşanmasa da bu senenin başına kadar hep yaşanmış olması (artık Türkiye ye EGR contalanmış olarak geliyor)
c. Direksiyon kutusu
d. Sert vites geçişleri (98-2002 Astra G ler hariç)
e. Orta ve son susturucudaki saç sorunu
f. triger kayışını "zincir" ile değiştişrmemiş olmaları
g. Elektronik anlamda her eklentinin araçlar için her zaman "beyin ölümü" ile sonuçlanma riski
h. Hava debimetresinin belli bir kilometre sonrası saçmalaması
i. Dandik müzik sistemleri
Benim tercihim (örnek):
Ülke yol şartları dahilinde
Astra GTC nin donanımlı modellerine 40.000 - 50.000 YTL vermek yerine
2001 - 2003 yılları üretimi 60.000 YTL civarında full donanımlı Mercedes C200 sp.coupe almak olurdu.
Hollanda/İsviçre/italya/Almanya da yaşıyor olsa idim:
Düzenli yollar ve affı olmayan trafik uygulamalarından dolayı (az bozuk yol daha fazla arıza demektir; yoğun denetim ise daha az kaza) kesinlikle tercihim Honda/Subaru veya Toyota olurdu.
Parçası ne kadar fazla olsa bile bana göre hiçbir ekstrası olmayan Hyundai marka araçları da kesinlikle almazdım.
Saygılarımla